Bir kitap okuyunca hayatınız değişmez, siz isterseniz hayatınız değişir. İstemeniz de yetmez, kendinize planlı zaman ayırmanız gerekir. Emek vermeden elde edilenler değersiz olur. “Bedava peynir ancak fare kapanında bulunur.” (Ahmet Şerif İzgören)
Cazip görünen hayatların arkasında terkedilmiş hevesler vardır.
Bu kitap profesyonel koç yetiştirmek için yazılmadı. Bir kitap okumanın kişiyi koç yapmayacağı da herkesin malumu. Bununla birlikte profesyonel koç olmak isteyenlere kıvılcım olsun, istenen ve hedeflenen hayata katkı sağlasın düşüncesi en büyük arzum.
Koçluk yaklaşımları iletişimde kimlere katkı sağlar?
Öğretmenden öğrenciye, yöneticiden çalışana, anne-babadan çocuğa, kısacası yediden yetmişe pedagojik, etkili iletişim kurmak isteyen herkese katkı sağlar.
Kitabı okuduktan sonra ‘saydı’ yerine ‘var’lı bir hayatı farkedip, teldeki kuş yerine eldeki kuşu tercih etminizi istedim. İnsanlar düşüncelerinin önemli bir kısmını korku ve kaygılarına zaman ayırarak harcarlar. Kaygılar geleceğinizi ilgilendirirken korkular geçmişte yaşadığınız travmalarınızı hatırlatır. Bu yüzden de an’ı yaşamanıza engel olur.
Hayat sizi çok mu yordu?
Her şey üzerinize mi geliyor?
Herkes sizi terketmeye mi başladı?
Yalnız kaldınız, korkuyor musunuz?
Artık kimseyi sevmeyecek misiniz?
Geçmişte yaşadıklarınızdan pişman mısınız?
Konuşacak çok şeyiniz var ama susuyor musunuz?
(‘Ben Yoruldum Hayat’a atfen)
Yoksa...
Açan çiçekler, öten kuşlar, gelen bahar, doğan güneş, dinlendiren gece, alınan nefes, zor günlerimizde yanımızda olan dostlarımız, yediğimiz yemek, içtiğimiz su; inançlarımız, hayallerimiz, hedeflerimiz varlığını devam mı ettiriyor?
…Ne yazık ki, kelebek güzel görünmüyordu. Küçük ve solmuş kanatları, şişmiş bir gövdesi vardı. Bedeni kuru ve küçücük, kanatları buruşmuştu. Dede ve torun kelebeği izlemeye devam etti; çünkü kanatlarının her an açılıp genişleyeceğini ve narin bedenini taşıyacak kadar güçleneceğini umuyorlardı.
Torun, kelebeğin kozadan çıkmak için yaptığı mücadelesini yarıda bıraktırmıştı; zavallı kelebek, kozadan çıkmak için vereceği mücadeleyi veremediği için şişmiş gövdesi zayıflayamadı ve uçamadı.
Kelebek solmuş kanatlarla ve kocaman bir gövdeyle dolaştı. Torun iyi bir niyetle yardım etmişti fakat kelebeğin ancak mücadelelerden geçerek güçlü ve güzel olabileceğini düşünememişti. Oysa ki kelebekler kozalarından çıkmak için harcadıkları çabalarıyla, vücutlarında depoladıkları sıvıyı kanatlarına dönüştürürler. Böylece, bedenleri daha hafif, kanatları güzel ve geniş olur.
Hikayemizdeki kelebek ise hayatının geri kalanını kurumuş bir beden ve buruşmuş kanatlarla yerde sürünerek geçirdi. Ne kadar denese de, bir daha asla uçamadı.
Torun, hayat boyu unutamayacağı bir şeyi öğrenmişti: Bazen, hayatta tam olarak ihtiyaç duyduğumuz şey, çabalardır. Hayat herhangi bir çaba olmadan ilerlememize izin verseydi, biz bir anlamda yarım kalır, güçlenemez ve asla uçamazdık.
Karar sizin, hayat sizin...
Yol arkadaşlığımızın en güzel şekilde geçmesi ümidiyle...
Dr. SÜLEYMAN GÜMÜŞSOY
Londra, Aralık 2019